Prime Minister Jacinda Ardern's House Statement on Christchurch mosques terror attack - Turkish translation

Ministry Statements & Speeches:

Turkish translation of the statement delivered by Prime Minister Jacinda Ardern on Christchurch mosques terror attack on 19 March 2019.

PM House Statement on Christchurch mosques terror attack 

Rt Hon Jacinda Ardern 
 
Prime Minister 
 
Mr Speaker, 

Sayın Meclis Başkanı,
 
Al salam Alaikum 

Peace be upon you. And peace be upon all of us.  

Size baris diliyorum. Hepimize barış diliyorum.
 
Mr Speaker the 15th of March will now forever be a day etched in our collective memories. 

Sayın Meclis Başkanı, 15 Mart artık ortak belleğimize sonsuza dek kazındı.
 
On a quiet Friday afternoon a man stormed into a place of peaceful worship and took away the lives of 50 people. 

Huzurlu bir Cuma öğleden sonrasında, bir kişi, barış içinde ibadet edilen yere saldırdı ve 50 kişinin hayatını ellerinden aldı.
 
That quiet Friday afternoon has become our darkest of days. 

O huzurlu Cuma öğleden sonrası, bizim en karanlık günümüz oldu.
 
But for the families, it was more than that. 

Ama ölenlerin aileleri için bundan da ötesi demek oldu.
 
It was the day that the simple act of prayer – of practising their Muslim faith and religion – led to the loss of their loved ones lives. 

Onlar için, inançlarını ifade ettikleri olağan bir namaz vakti, sevdiklerinin hayatına mal oldu.
 
Those loved ones, were brothers, daughters, fathers and children. 

O sevdikleri kişiler abi, abla, baba, çocuktular.
 
They were New Zealanders. 

Onlar Yeni Zealandalıydılar.
 
They are us. 

Onlar, biziz.
 
And because they are us, we, as a nation, we mourn them. 

Ve, onlar biz olduğumuz içindir ki, biz millet olarak onlar için yas tutuyoruz.
 
We feel a huge duty of care to them. 

Onlara karşı büyük sorumluluk vazifemiz olduğunu hissediyoruz.
 
And Mr Speaker, we have so much we feel the need to say and to do.

Ve Sayın Meclis Başkanı, söylemek ve yapmak istediğimiz daha pek çok şey olduğunu hissediyoruz.
 
One of the roles I never anticipated having, and hoped never to have, is to voice the grief of a nation. 

Yapacağımı hiç düşünmediğim, ve yapmayı hiçbir zaman arzu etmediğim görevlerimden bir tanesi, milletimin acısını dile getirmekti.
 
At this time, it has been second only to securing the care of those affected, and the safety of everyone.

Şu anda, bu olaydan etkilenenlere olan sorumluluklarım ve herkesin güvenliğini sağlamanın yanında, bu görevim ikinci planda kaldı.
 
And in this role, I wanted to speak directly to the families. 

Ve ben bu görevimin bir parçası olarak, doğrudan ailelere seslenmek istiyorum.
 
We cannot know your grief, but we can walk with you at every stage. 

Acınızı anlamamız mümkün değil, ama sizinle bu sürecin her evresinde yürüyebiliriz.
 
We can. And we will, surround you with aroha, manaakitanga and all that makes us, us. 

Bunu yapabiliriz. Ve yapacağız, sizi, sevgi (Aroha), merhamet (manaakitanga) ve bizi biz yapan herşey ile sarmalayacağız. 
 
Our hearts are heavy but our spirit is strong.

Kalplerimiz çok ağırlaştı, ama ruhumuz hala çok güçlü.
 
Mr Speaker, 6 minutes after a 111 call was placed alerting the police to the shootings at Al-Noor mosque, police were on the scene. 

Sayın Meclis Başkanı, Al Noor camisindeki saldırı haberi 111 acil telefon hattına ulaştıktan 6 dakika sonra, Polis olay yerine ulaşmıştı.
 
The arrest itself was nothing short of an act of bravery. 

Yapılan tutuklama polisin bir cesaret göstergesi idi.
 
Two country police officers rammed the vehicle from which the offender was still shooting. 

Sanığın hala içinden ateş etmekte olduğu aracı, iki Polis memuru çökerttiler.
 
They pulled open his car door, when there were explosives inside, and pulled him out. 

İçinde halen patlayıcı maddelerin bulunduğu aracın kapılarını açtılar, ve onu aracın dışına sürüklediler.
 
I know we all wish to acknowledge that their acts put the safety of New Zealanders above their own, and we thank them. 

Biliyorum ki hepimiz onların Yeni Zelandalıların güvenliğini kendi güvenliklerinin ötesine koymaları takdir ettik, ve bunun için onlara teşekkür ediyoruz.
 
But they were not the only ones who showed extraordinary courage. 

Fakat, olağanüstü cesaret sergileyenler sadece bu polis memurlarımız değildi.
 
Naeem Rashid, originally from Pakistan, died after rushing at the terrorist and trying to wrestle the gun from him. 

Pakistan doğumlu Naeem Rashid, silahını elinden almak için teröriste hamle yaparken öldü.
 
He lost his life trying to save those who were worshipping alongside him.

Kendi hayatını, yanıbaşında ibadet edenleri korumak isterken kaybetti.
 
Abdul Aziz, originally from Afghanistan, confronted and faced down the armed terrorist after grabbing the nearest thing to hand – a simple eftpos machine. 

Afganistan doğumlu Abdul Aziz, hemen yakınından eline geçirdiği bir Pos makinesi ile silahli saldırgana göğüs gerdi ve onu sindirdi. 
 
He risked his life and no doubt saved many with his selfless bravery.
Kendini düşünmeden sergilediği cesareti ile, başkalarını kurtarmak adına kendi canını tehlikeye attı. 
 
There will be countless stories, some of which we may never know, but to each, we acknowledge you in this place, in this House.

Daha haberdar bile olmadığımız sayısız hikayeler yaşanmıştır, bunların herbirini tek tek bu Mesliste takdirle selamliyoruz.
 
For many of us the first sign of the scale of this terrorist attack was the images of ambulance staff transporting victims to Christchurch hospital. 

Bir çoğumuz için, bu terörist saldırının boyutu ilk olarak ambulans personelinin saldırının kurbanlarını Christchurch hastanesine transfer eden görüntüleri idi.
 
To the first responders, the ambulance staff and the health professionals who have assisted – and who continue to assist those who have been injured. 

Olaya ilk müdahele edenler, hemen yardıma koşan ve yaralılara yardım etmeye halen devam eden ambulans personeli ve sağlık çalışanları.
 
Please accept the heartfelt thanks of us all. 

Hepinize kalbimizin derinliklerinden teşekkürlerimizi lütfen kabul edin.
 
I saw first-hand your care and your professionalism in the face of extraordinary challenges. 

Olağandışı çetin koşullarda sağladığınız bakımı ve profesyonelliğinizi gözlerimle gördüm.
 
We are proud of your work, and incredibly grateful for it.

Yaptıklarınızla gurur duyuyoruz ve size olağanüstü şükran borçluyuz.
 
Mr Speaker, if you'll allow, I'd like to talk about some of the immediate measures currently in place especially to ensure the safety of our Muslim community, and more broadly the safety of everyone. 

Sayın Meclis Başkanı, izin verirseniz, Müslüman camiasının ve daha geniş anlamda herkesin güvenliği ile ilgili halihazirdaki ivedi önlemlerle ilgili konuşmak istiyorum.
 
As a nation, we do remain on high alert. 

Ulus olarak, halen yüksek alarm düzeyindeyiz.
 
While there isn’t a specific threat at present, we are maintaining vigilance. 

Şu anda kesin bir tehdit olmamakla birlikte, ihtiyatlı durumumuzu koruyoruz.
 
Unfortunately, we have seen in countries that know the horrors of terrorism more than us, there is a pattern of increased tension and actions over the weeks that follow that means we do need to ensure that vigilance is maintained. 

Maalesef, terör dehşetini bizden çok daha yakından bilen ülkelerde gördüğümüz kadarıyla, ilerleyen haftalarda artan gerilim ve aktivite eğilimi olabilmektedir. Bu nedenle ihtiyatlı durumumuzu temin etmemiz gerekmektedir.
 
There is an additional and ongoing security presence in Christchurch, and as the police have indicated, there will continue to be a police presence at mosques around the country while their doors are open. 

Christchurchte, artan ve devam eden güvenlik mevcudiyeti bulunmaktadır. Polisin de belirttiği gibi, ülke genelinde hizmete açık olan camilerde polis mevcudiyeti devam edecektir.
 
When they are closed, police will be in the vicinity. 

(Camilerin) kapalı oldukları durumlarda, polis çevrede olacaktır.
 
There is a huge focus on ensuring the needs of families are met. 

Şu andaki odak noktamız, ailelerin ihtiyaçlarının temin edilmesidir.
 
That has to be our priority. A community welfare centre has been set up near the hospital in Christchurch to make sure people know how to access support. 

Bu bizim önceliğimiz olmalıdır. Christchurch hastanesinin yakınında, bireylerin ihtiyaçları olan desteğe nereden erişebilecekleri bilgisini alabilmeleri amacıyla Halk Refah Merkezi kurulmuştur.
 
Visas for family members overseas are being prioritised so that they can attend funerals. 

Yurtdışındaki aile bireylerinin cenaze törenlerine katılabilmeleri amacıyla, yurtdışındaki aile bireylerinin vize işlemlerine öncelik tanınmaktadır.
 
Funeral costs are covered, and we have moved quickly to ensure that this includes repatriation costs for any family members who would like to move their loved ones away from New Zealand. 

Cenaze masrafları, ve isteyenler için aile bireylerinin cenazelerini Yeni Zelandadan memleketlerine geri gönderme masrafları da dahil olmak üzere, karşılanmaktadir.
 
We are working to provide mental health and social support. 

Zihin sağlığı ve sosyal destek sağlamak için çalışmalarımız devam etmektedir.
 
The 1737 number yesterday received roughly 600 texts or phonecalls. 

Dün, 1737 numaralı çağrı merkezine 600 text mesajı veya telefon çağrısı ulaşmıştır.
 
They are on average lasting around 40 minutes, and I encourage anyone in need to reach out and use these services. 

Bu çağrılar ortalama 40 dakika civarında seyretmiştir, ihtiyacı olan her bireyin bu hizmeti kullanmasını tavsiye ediyoruz.
 
They are there for you.

Bu imkanlar sizin kullanımız içindir.
 
Our language service has also provided support from more than 5000 contacts, ensuring whether you are ACC or MSD, you are able to pass on the support that is needed, in the language that is needed.  

Yabancı dil hizmetimiz 5000 in üstünde kontaktan (ACC veya MSD kuruluşlarından) desteğin ihtiyacı olan kişilere, ihtiyaç olunan yabancı dilde ulaşmasını sağlamıştır.
 
To all those working within this service, we say thank you.

Bu hizmeti sağlayan tüm çalışanlara teşekkürler diyoruz.
 
Our security and intelligence services are receiving a range of additional information. 

Güvenlik ve istihbarat teşkilatlarımız yeni bilgiler almaya devam etmektedirler.
 
As has been the case in the past, these are being taken extremely seriously, and they are being followed up. 

Eskiden de olduğu gibi, bu bilgiler son derece ciddiyetle ele alınmakta, ve takibe alınmaktadır.
 
I know though Mr Speaker, that there have rightly been questions around how this could have happened here. 

Fakat biliyorum ki, Sayın Meclis Başkanı, burada böyle bir olayın nasıl yaşanabildiği konusunda, haklı olarak, sorular sorulmaktadır. 
 
In a place that prides itself on being open, peaceful, diverse. 

Açıklığı, barışı, ve kültürel çeşitliliği ile övünen bir yerde.
 
And there is anger that it has happened here. 

Ve bu burada olduğundan dolayı öfke de duyulmaktadır. 
 
There are many questions that need to be answered, and the assurance that I give you is that they will be. 

Cevaplanması gereken birçok soru bulunmaktadır. Ben size bunun güvencesini veriyorum ki bu sorular cevaplanacaktır.
 
Yesterday Cabinet agreed that an inquiry, one that looks into the events that led up to the attack on 15 March, will occur. 

Dün, Kabine, 15 Mart saldırısına yol açan olayları incelemek için bir soruşturma yapılmasına karar verdi. 
 
We will examine what we did know, could have known, or should have known. 

Ne bildiğimizi, bilebileceğimizi, veya bilmemiz gerektiğini inceleyeceğiz. 
 
We cannot allow this to happen again.

Bunun bir daha tekrarlanmasına izin veremeyiz. 
 
Part of ensuring the safety of New Zealanders must include a frank examination of our gun laws. 

Yeni Zelandalıların güvenliğini temin etmenin bir kısmı da, ateşli silah kanunlarımızın da dürüstce incelenmesini kapsamaktadır. 
 
As I have already said Mr Speaker, our gun laws will change. 

Daha önce de beyan ettiğim gibi, Sayın Meclis Başkanı, ateşli silah kanunlarımız değişecek.
 
Cabinet met yesterday and made in-principle decisions, 72 hours after the attack. 

Kabine, saldırıdan 72 saat sonra, dün, bir toplantı yaptı ve bir takım prensip kararları aldı.
 
Before we meet again next Monday, these decisions will be announced. 

Önümüzdeki Pazartesi toplantımızda bir araya gelmeden önce, bu kararlar açıklanacaktır.
 
Mr Speaker, there is one person at the centre of this act of terror against our Muslim community in New Zealand.  

Sayın Meclis Başkanı, Yeni Zelandadaki Müslüman camiasına karşı gerçekleştirilen bu terör eyleminin merkezinde tek bir kişi vardır.
 
A 28-year-old man – an Australian citizen – has been charged with one count of murder. 

Avusturalya vatandaşı 28 yaşında bir erkek, kasten adam öldürmek ile suçlanmaktadır.
 
Other charges will follow. 

Devamında başka suçlar da gelecektir.
 
He will face the full force of the law in New Zealand. 

Bu kişi Yeni Zelanda kanununun tüm gücü ile yüzleşecektir. 
 
The families of the fallen will have justice.

Hayatını kaybedenlerin aileleri adaleti bulacaklardir.
 
He sought many things from his act of terror, but one was notoriety. 

O, bu terör saldırısından birçok sey istedi, ama bunlardan bir tanesi de söhret idi.
 
And that is why you will never hear me mention his name. 

Ve işte bu sebeple benim hiçbir zaman onun adını telafuz ettiğimi duymayacaksınız. 
 
He is a terrorist. He is a criminal. He is an extremist. 

O bir teröristtir. O bir canidir. O bir aşırı tutum yanlısıdır. 
 
But he will, when I speak, be nameless.  

Ama, o, benim konuşmalarımda hep adsız olacaktır.
 
And to others I implore you: speak the names of those who were lost, rather than name of the man who took them. 

Ve sizlerden istirham ediyorum- hayatını kaybedenlerin isimlerini anın, ama o hayatları onlardan alan kişinin adını anmayın.
 
He may have sought notoriety, but we in New Zealand will give him nothing.

O, şöhret istemiş olabilir – ama Yeni Zealanda da bizler ona hiçbirşey vermeyeceğiz. 
 
Not even his name.

Kendi ismini bile.
 
Mr Speaker, we will also look at the role social media played and what steps we can take, including on the international stage, and in unison with our partners. 

Sayın Meclis Başkanı, sosyal medyanın bu olaydaki payına, uluslararası platformlar da dahil olmak üzere, ortaklarımızla uyum içinde, bu konuda neler yapabileceğimize de bakacağız.
 
There is no question that ideas and language of division and hate have existed for decades, but their form of distribution, the tools of organisation, they are new. 

Hiç şüphe yoktur ki, farklı fikirler, bölücü diller ve nefret onlarca yıldır varolmuştur. Fakat yayılma biçimleri, ve organize etme araçları yeni akımlardır.
 
We cannot simply sit back and accept that these platforms just exist and that what is said on them is not the responsibility of the place where they are published. 

Sırtımızı yaslayıp, bu platformların varolduklarını kabul edip, bu platformlarda tartışılanların yayınlandıkları coğrafların (ülkelerin) sorumluluğu olmadığını kabul edemeyiz. 
 
They are the publisher. Not just the postman. 

Onlar (o ülkeler) sadece postacı değil, aynı zamanda yayıncıdırlar. 
 
There cannot be a case of all profit no responsibility. 

Sorumluluk üstlenmeden sadece kar gütmek olamaz. 
 
This of course doesn’t take away the responsibility we too must show as a nation, to confront racism, violence and extremism. 

Bu tabiiki bizim Millet olarak da ırkçılık, şiddet, ve aşiri tutumculuk ile mücadele etme sorumluluğumuzu ortadan kaldırmaz. 
 
I don’t have all of the answers now, but we must collectively find them.  

Şu anda bütün cevapların ne olduğunu bilmiyorum, ancak bu cevapları ortaklaşa bulmalıyız.
 
And we must act.

Ve harekete geçmek zorundayız.
 
Mr Speaker, we are deeply grateful for all messages of sympathy, support and solidarity that we are receiving from our friends all around the world.  

Sayın Meclis Başkanı, dünyanın her yerindeki dostlarımızdan gelen tüm başsağlığı, destek, ve dayanışma mesajları için derinden teşekkürlerimizi sunuyoruz. 
 
And we are grateful to the global Muslim community who have stood with us, and we stand with them. 

Bizim yanımızda duran global Müslüman camiasına müteşekkiriz – ve biz de onların yanındayız.
 
Mr Speaker, I acknowledge that we too also stand with Christchurch, in a devastating blow that this has been to their recovery. 

Sayın Meclis Başkanı, Christchurchün de yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum, bu olay onların iyileşme sürecine vurulmuş bir darbedir. 
 
I acknowledge every member of this House that has stood alongside their Muslim community but especially those in Canterbury as we acknowledge this double grief.

Müslüman camiasının yanında duran, bu Meclisin her bir üyesine, ama özellikle de çifte acıyı yaşayan Canterbury bölgesindekilere takdirlerimi sunuyorum.
 
As I conclude I acknowledge there are many stories that will have struck all of us since the 15th of March. 

Konuşmamın sonuna yaklaşırken, 15 Mart tan bu yana hepimizi derinden etkilemiş olan bir çok hikayeyi takdir ediyorum.
 
One I wish to mention, is that of Haji Mohemmed Daoud Nabi.

Bahsetmek istediğim bir tanesi, Haji Mohemmed Daoud Nabininki.
 
He was the 71-year-old man who opened the door at the Al-Noor mosque and uttered the words ‘Hello brother, welcome’. His final words.

O, Al-Noor camisinin kapısını açıp ‘Merhaba kardeşim, Hoşgeldin‘  diyen 71 yaşındaki adam. Onun son sözleri oldu.
 
Of course he had no idea of the hate that sat behind the door, but his welcome tells us so much – that he was a member of a faith that welcomed all its members, that showed openness, and care. 

Onun tabiiki, kapının arkasında beklemekte olan nefretten haberi yoktu, ama onun kullandığı karşılama sözleri bize çok şey anlatıyor – bütün üyelerini kucaklayan, açık, ve merhametli bir inancın üyesi olduğunu anlatıyor.
 
I have said many times Mr Speaker, we are a nation of 200 ethnicities, 160 languages. We open our doors to others and say welcome. 

Bunu çok kez tekrarladım, Sayın Meclis Başkanı, biz 200 ırk ve 160 dilden oluşan bir Milletiz. Biz kapımızı herkese açıyoruz ve Hoşgeldiniz diyoruz. 
 
And the only thing that must change after the events of Friday, is that this same door must close on all of those who espouse hate and fear. 

Cuma günü yaşanan olaylardan sonra değişmesi gerekli olan tek şey, bu aynı kapının nefret ve korku taraftarı olan herkese kapanması gerektiğidir.  
 
Yes the person who committed these acts was not from here. 

Evet bu aktiviteleri gerçekleştiren şahıs burdan değildi. 
 
He was not raised here. 

Burada yetiştirilmemişti. 
 
He did not find his ideology here, but that is not to say that those very same views do not live here. 

Ideolojisini burada bulmadı, ama bu durum o aynı görüşlerin burada yaşamadığı anlamına gelmez. 
 
I know that as a nation, we wish to provide every comfort we can to our Muslim community in this darkest of times. 

Biliyorum ki Millet olarak, Müslüman camiasını bu en karanlık zamanlarında her türlü teseli etmek istiyoruz. 
 
And we are. 

Ve bunu yapıyoruz da. 
 
The mountain of flowers around the country that lie at the doors of mosques, the spontaneous song outside the gates. 

Ülkenin her yanında cami kapılarına yığılan çiçek tepeleri, kapıların ardında söylenen şarkılar. 
 
These are ways of expressing an outpouring of love and empathy. 

Bunlar, coşkuyla taşan sevgi ve empatinin ifadesidir. 
 
But we wish to do more.

Ama daha fazlasını yapmak istiyoruz. 

We wish for every member of our communities to also feel safe. 

Halkımızın her üyesinin de kendini güvende hissetmesini istiyoruz.
 
Safety means being free from the fear of violence. 

Güvenlik demek, şiddet korkusundan arınmış olmak demektir. 
 
But it also means being free from the fear of those sentiments of racism and hate, that create a place where violence can flourish. 

Ama güvenlik demek aynı zamanda, şiddetin filizlenmesine olanak veren ırkçılık ve nefret fikirlerinden de arınmış olmak demektir.
 
And every single one of us has the power to change that. 

Ve her birimiz bunu değiştirme gücüne sahibiz. 
 
Mr Speaker on Friday it will be a week since the attack. 

Sayın Meclis Başkanı, Cuma günü, saldırının üzerinden bir hafta geçmiş olacak.
 
Members of the Muslim community will gather for worship on that day. 

Müslüman camiasının üyeleri o gün ibadet etmek için toplanacaklar. 
 
Let us acknowledge their grief as they do. 

Onlar ibadet ederken, biz de onların acısını takdir edelim.
 
Let’s support them as they gather again for worship.

Onlar ibadet etmek için yeniden toplanmışken, onları destekleyelim.
 
We are one, they are us.

Biz bir bütünüz, onlar biziz.
 
Tatau tatau

Al salam Alaikum

Weh Rahmat Allah

Weh Barakaatuh 

Top

We use cookies and other tracking technologies to improve your browsing experience on our website, to analyse our website traffic, and to understand where our visitors are coming from. You can find out more information on our Privacy Page.